Milyarlarca insan en az 10 yıl yoksulluk içinde yaşayacak!

Uluslararası sivil toplum kuruluşu Oxfam, “Eşitsizlik Virüsü” başlıklı yeni raporunu 25 Ocak’ta Dünya Ekonomik Forumu’nun düzenlediği “Davos Gündemi”nin açılış gününde yayınladı. Bu yılki rapora göre, dünya üzerindeki en zengin 1000 kişi Covid-19 döneminde yaşadıkları maddi kayıpları 9 ay gibi kısa bir sürede tamamen telafi ederken, dünyanın en yoksulları için salgının ekonomik etkilerini atlatmak 10 yıldan daha uzun bir süre alabilir. Bu da demek oluyor ki, milyarlarca insan en az 10 yıl boyunca yoksulluktan kurtulamayacak.

Covid-19 ile birlikte, tüm dünyada mevcut eşitsizliklerin daha da derinleştiğini biliyoruz. Rapora göre, Covid-19 dünya üzerindeki neredeyse her ülkede ekonomik eşitsizliği aynı anda arttırma potansiyeli de taşıyor. Üstelik bu durum, yüz yıl önce kayıtlar tutulmaya başladığından bu yana ilk kez gerçekleşiyor.

Dünyanın en zenginleri için ekonomik durgunluk sona erdi. Dünyanın en zengin 10 erkeği, pandeminin başından bu yana toplam servetlerini yarım trilyon dolar arttırdılar; bu rakam herkesin Covid-19 aşısına erişmesini ve kimsenin salgın nedeniyle yoksulluğa sürüklenmemesini sağlamak için fazlasıyla yeterli. Aynı zamanda salgın son 90 yılın en kötü işsizlik krizini başlattı: Yüz milyonlarca insan ya işsiz ya da yeterli gelir elde edemediği işlerde çalışıyor.  

Bir kez daha, en çok etkilenenler kadınlar oldu. Küresel olarak kadınlar, pandemiden en çok etkilenen düşük ücretli ve güvencesiz işlerde erkeklere oranla daha fazla çalışıyorlar. Bu sektörlerde çalışan kadınların ve erkeklerin oranı eşit olsaydı, bugün 112 milyon kadın işini ve gelirini kaybetme riskiyle karşı karşıya olmayacaktı. Aynı zamanda, kadınlar küresel sağlık hizmetleri ve sosyal hizmet çalışanlarının yaklaşık %70’ini oluşturuyor – bu işler, yaşamsal önemde olmasına rağmen düşük ücretli işler ve bu işlerde çalışanların Covid-19’a yakalanma riski daha yüksek.

Eşitsizlik hayatlara mâl oluyor. Brezilya’da Afrika kökenli kişilerin Covid-19 sebebiyle ölme olasılığı Beyazlara göre %40 daha yüksek. ABD’de ise Siyahların ve Latinlerin Covid-19 ölüm oranları Beyazlarla eşit olsaydı, bugün yaklaşık 22.000 Siyah ve Latin hayatta olacaktı. Kayıtlar, İngiltere’nin en yoksul bölgelerindeki Covid-19 ölüm oranlarının en zengin bölgelerindeki ölüm oranına kıyasla iki kat daha fazla olduğunu; Fransa, Hindistan ve İspanya gibi ülkelerin yoksul bölgelerinde Covid-19 bulaş ve ölüm oranlarının diğer bölgelere oranla daha yüksek olduğunu gösteriyor.

Zenginle yoksul arasındaki derin uçurum en az virüs kadar ölümcül. Kadınlar ve toplumun çeperlerine itilmiş ırksal ve etnik gruplar salgının etkilerini en ağır şekilde yaşıyorlar: bu grupların yoksulluğa itilmesi, açlığa mahkûm edilmesi ve sağlık hizmetlerinden dışlanması daha olası.

Covid-19’un ekonomik etkilerini iyileştirmenin anahtarı daha adil ekonomiler. Salgın sırasında en çok kâr eden 32 küresel şirkete getirilecek geçici bir kâr vergisi, 2020’de 104 milyar dolarlık bir kaynak yaratabilirdi. Bu rakam tüm çalışanlara işsizlik yardımı ve düşük ve orta gelirli ülkelerdeki çocuklar ve yaşlılara mali destek vermek için yeterli olabilirdi.

 

Pandemi Türkiye’de de hayatın her alanındaki mevcut eşitsizlikleri derinleştirdi!

Gelir eşitsizliği artıyor. Dünya Bankası’nın Türkiye Ekonomik İzleme Raporu’na göre, Türkiye’de 1,2 milyon insan salgın sebebiyle yoksulluğa sürüklenebilir. Oysa Türkiye’deki 21 milyarderin serveti Mart ayından bu yana 19 milyar TL arttı. Bu tutar, Türkiye’de pandemi nedeniyle yoksulluğa düşme riski altındaki 1,2 milyon kişiye 7 ay boyunca aylık 2.261TL’lik nakit destek verilmesine eş. Türkiye’deki gelir farkları da artan eşitsizliği çarpıcı bir şekilde sergiliyor: Bir hemşirenin, bir genel müdürün bir yıllık maaşını kazanması için 41 yıl çalışması gerekiyor. Bir genel müdürün ise bir hemşirenin bir yıllık maaşını kazanması için 8 gün çalışması yeterli.

Kadınlar pandemiden daha fazla etkileniyor. TEPAV’ın Mayıs 2020’de yürüttüğü bir anket çalışması, ankete katılan çalışanların %32’sinin pandemiden sonra iş durumlarında bir değişiklik olmadığını, ama bu oranın kadın çalışanlar için %7,4 olduğunu gösteriyor. BM Kadın Birimi tarafından yayımlanan Nisan 2020 tarihli araştırma ise, ücretsiz izne çıkarılan kadınların oranının erkeklerden daha yüksek olduğunu gösteriyor (kadınların %18,4’ü ücretsiz izne çıkarılırken erkeklerin %14,2’si ücretsiz izne çıkarıldı). Kadınların ücretsiz bakım emeği yükü de artışta. Ağustos 2020 tarihli UNDP araştırmasına göre, salgın sırasında kadınların ücretsiz bakım emeği yüklerinde 1,6 saatlik bir artış görülürken, erkekler için bu süre yalnızca 0,8 saat.

Salgın sırasında ön saflarda çalışanlar -mağazalardaki satış görevlileri, sağlık çalışanları, pazarcılar- faturalarını ödemek ve sofralarına yemek getirmek için mücadele ederken, mevcut ekonomik sistem lüks içindeki yaşamlarıyla salgını hiç hasar almadan atlatan bir seçkinler grubuna servet aktarmaya devam ediyor. Aralık 2020 itibarıyla milyarderlerin toplam serveti, G-20 hükümetlerinin Covid-19 döneminde sundukları kurtarma paketlerinin toplam değerine eşit, yani 11,95 trilyon dolar oldu. Hal böyleyken, ekonomik toparlanmaya giden yol, özellikle Covid-19 öncesinde hayatta kalmak için mücadele eden insanlar için uzun bir yol olacak. Salgın başladığında, yoksul ülkelerdeki işçilerin yarısından fazlası yoksulluk içinde yaşıyordu ve küresel olarak işçilerin dörtte üçünün hastalık ödeneği ya da işsizlik yardımı gibi sosyal haklara erişimi yoktu.

 

Oysa, DAHA EŞİT BİR DÜNYA MÜMKÜN!

Oxfam raporunda, pandeminin derinleştirdiği sorunların çözümü için önerilerini de sunuyor:

  • Hükümetler eşitsizlikle mücadeleyi, ekonomik kurtarma paketlerinin ve iyileşme çalışmalarının merkezine koymalıdır.
  • Herkesin Covid-19 aşısına, ücretsiz sağlık, eğitim, bakım hizmetlerine erişimini sağlamalıdır.
  • Tüm çalışanların, onurlu yaşamayı sağlayacak asgari ücret, işsizlik ödeneği ve ücretli hastalık izni gibi haklarını tanımalı, kadınların ücretsiz bakım emeğini görünür kılmalı ve ücretlendirmelidir.
  • En zengin kişilerin ve şirketlerin üzerlerine düşen vergi yükünü adil bir şekilde ödemelerini sağlamalı, kârı değil gezegenimizi ve insanları odağına alan bir ekonomi inşa etmelidir.
  • Bu adımlar, sadece bu krizi atlatmayı amaçlayan geçici çözümler olmamalı; yalnızca ayrıcalıklı bir azınlığın değil, tüm insanların yararına çalışan ekonomilerdeki ‘yeni normal’ olmalıdır.

“Eşitsizlik Virüsü” raporunun Türkçe özetini okuyun.

“Eşitsizlik Virüsü” raporunun İngilizce tamamını okuyun.